TEMA BULUŞMALARI
Tema Buluşmaları ile Adalar Katılımcı Planlama Temaları kapsamında oluşturmayı planladığımız çalışma gruplarının başlangıç toplantıları gerçekleştirilmiştir. İlgili kurum ve kuruluşlardan davetlilerin de katılımıyla 9 tema için 9 ayrı buluşma gerçekleştirilmiş olup ilk tema buluşmaları Burgazada’da ekoloji ve kültürel miras temalarıyla başlamış, Heybeliada’da afet ve krizler, kentsel çevre ve sosyal yaşam temaları ile devam etmiş ve son olarak Büyükada’da ulaşım ve altyapı, ekonomik yapı, turizm ve yönetim ve planlama temalarına ilişkin toplantılarla son bulmuştur. Ada sakinleri ile birlikte hazırlanması planlanan Strateji Belgesinin kapsamından bahsedilmiş, çalışma yöntemi ve temalara ilişkin ana gündem maddelerini tartışmaya açılmıştır.
EKOLOJİ
Toplantı öncesi katılımcıların dağılımını anlayabilmek için mini anket yapıldı:
- Yaz-kış adada ikamet eden kişi sayısı: 15 kişi
- Sadece yazın ikamet eden: 8 kişi
- Kamu kurumlarından gelenler: 6 kişi
- Sivil toplumdan gelenler: 16 kişi
- STÖ veya kamuda yer almayanlar: 3 kişi
- Akademisyen: 4 kişi
- Esnaf: 1 kişi
- Burgazadalı: 16 kişi
- Heybeliadalı: 4 kişi
- Büyükadalı: 3 kişi
- Anakara: 1 kişi
Şehir Planlama Müdürlüğü katılım ve planlama ekiplerinin sunumlarının ardından katılımcıların soruları cevaplanmıştır. Soru-cevap kısmında öne çıkan konular ve başlıklar şu şekildedir:
- Adalar’da İBB tarafından daha önce poster çalışmasına yönelik eleştiri gelmiştir. Katılımcı planlama çalışmaları devam ederken, posterlerde projelerin sunulmasının uygunsuz olduğu ve bunun güven duygusunu kırdığı düşünülmektedir. Cevap olarak, katılım grubu tarafından, bu projelerin tamamlanmış ya da bitmiş bir çalışmanın ürünü olmadığı, o projelerin hem Başkanın vaatleri hem de daha önce yapılmış çalışmalar dikkate alınarak üretilen fikir projeleri olduğu belirtilmiştir.
- Büyükada’da denize inen yolların kapalı olduğuna ve bir türlü kıyıya inilemediğine yönelik eleştiriler dile getirilmiştir. Bunun sorumlusunun İBB ve Adalar Belediyesi olduğu belirtilmiştir.
- Dünya Mirası Adalar Girişimi tarafından oluşturulan haritadan bahsedilmiş ve önemli bir çalışma olduğu vurgulanmıştır.
- Ekoloji ve kültürel miras temalarının bir arada düşünülmesi gerektiği belirtilmiş ancak devam eden tartışmalar sonucunda ayrı ayrı ele alınmasının daha doğru olacağı, çalışmalarda belli bir yol kaydedildikten sonra bir arada da düşünülebileceği, zaten her temanın birbiriyle ilişkili olduğu belirtilmiştir.
- UNESCO’ya başvuru sürecinin kıymetli olduğu, Türkiye’de yerel halktan gelen talepler doğrultusunda yapılan ilk başvuru olması açısından sahip çıkılması gereken bir çalışma olduğunun üzerinde durulmuştur.
- Büyükada’daki katılım ofisinin nerede olacağına ilişkin soru yöneltilmiştir. Kesin olmamakla birlikte Kent Konseyi binasında olması düşünüldüğü belirtilmiştir.
- Birden çok temayı ilgilendiren bir konu olduğundan atlar ile ilgili farklı bir çalışma grubunun oluşturulabileceği belirtilmiştir. Ayrıca bu konu ile ilgili dünyada da etik tartışmaların devam ettiği söylenmiştir.
- Ormanlardaki izmarit ve sigara atıkları şikayet edilmiş, ormanlarda sigara içilmesinin yasaklanması yönünde bir öneri gelmiştir.
- Geri dönüşümün olmaması eleştirilmiştir. Katılımcılardan biri yaptığı hesaplamaya göre Burgazada’da 28 tane içkili restoran olduğunu ve 1 yılda ortalama 100.000 cam şişe atığı çıktığını dile getirmiştir. Yerel belediyenin bu konuda daha aktif çalışması gerektiğini söylemiştir.
- Elektrikli araçların hız yaptığı ve denetleme olmadığı yönünde şikayetler dile getirilmiştir. Elektrikli otobüslerin gelmesiyle birlikte, akülü araçların yasaklanacağının söylendiği belirtilmiş, bu durumun akıbeti sorulmuştur.
- Diğer adalar ile kıyaslandığında Burgazadanın hala bakir olduğu, burada büyük mağazaların açılmasının istenmediği, mesire alanlarının rant amaçlı kullanılmaması gerektiği, kültür mirasını korumak ve dünya mirası olmak için pek çok stratejinin oluşturulması gerektiği dile getirilmiştir.
- Burgazada’da kapalı bir toplantı alanı bulunmadığı belirtilmiştir.
- Özellikle hafta sonları turizme bağlı atıkların çok fazla arttığından şikayet edilmiştir. Kendi kendine yeten bir ada olması için geri dönüşümün ve atık yönetiminin olması gerektiği belirtilmiş, Gökçeada ve Bozcaada’da Avrupa Birliği destekli proje örneklerinin incelenmesi gerektiği söylenmiştir.
- Kınalıada’daki vatandaşların aktif rol oynamadıkları belirtilmiştir.
- Madam Marta Koyu’nda vatandaş inisiyatifi ile çöp toplama etkinliği yapıldığı, belediyenin çöp toplamadığı belirtilmiştir. Sebze pazarının olduğu günler, sokaklarda çok fazla plastik poşet atığının biriktiği dile getirilmiştir.
- Burgazada’nın dünya örneklerindeki gibi plastiksiz bir yerleşke olabileceği, adaya çeşmeler açılarak, insanların su kaplarını çeşmelerden doldurabileceği belirtilmiştir.
- Çalışma gruplarının çalışma yöntemlerinin nasıl olması gerektiği ile ilgili sorular yöneltilmiştir. 1-1.5 ay içinde strateji belgesinin içeriğine uygun belgeye girdi oluşturabilecek detayda bir ön rapor sunulması gerektiği belirtilmiştir. Online yöntemlerin (whatsapp grupları, mail grupları, zoom, webinar…vb.) herkes için uygun olup olmayacağı yönünde katılımcılara soru yöneltilmiş, adalar arası ulaşım da göz önüne alındığında temalar bazında belki her adadan bir temsilci seçilmesinin ve çalışma gruplarının yöntemlerine kendilerinin karar vermesinin daha uygun olacağı belirtilmiştir.
- 4 adanın birbirinden çok farklı olduğu ve süreçlerin farklı işlemesi gerektiği dile getirilmiştir.
- Kurumların yetki alanlarının vatandaş tarafından bilinmediği, bilgi kirliliği olduğu ve yetkili kurumlar bilinmediğinden sürekli aynı şikayetlerin tekrarlandığı belirtilmiştir. Katılım grubu bunu ödev olarak aldığını ifade etmiştir.
- Online toplantı yapmaya yönelik altyapı sorunlarının olabileceği dile getirilmiş ve çözüm önerisi olarak 1 bilgisayar üzerinden herkesin bir araya gelerek toplantı yapılabileceği belirtilmiştir.
- 18 Eylülde Büyükada’da gerçekleştirilecek planlama ve yönetim temalı toplantı için katılımcıların içinden ekoloji teması için temsilci seçilmiştir:
- Eşref Tümer (Burgazada)
- Selin Uğurtaş (Burgazada)
- Hamiyet Asan (Heybeliada)
- Sonuç olarak mail gruplarının oluşturulmasına karar verilmiş ve 18 Eylülden sonra ilk toplantının yapılmasının uygun olacağı dile getirilmiştir. En kısa sürede katılımcılara toplantı tutanaklarının, çalışma grubu listelerinin (kişilerin hangi adadan olduklarının yazılı olduğu) ve yetkili kurum ve yasa listesinin mail atılacağı belirtilmiştir.
Ekoloji Temasına ilişkin sunumu buradan indirebilirsiniz.
KÜLTÜREL MİRAS
Kültürel mirasa ilişkin planlama ekibi tarafından yapılan sunumun ardından soru cevap kısmına geçilmiştir.
- Öne çıkan sorunlar ve talepler kısmına öneri eklemeler yapılmıştır.
- Deprem/tsunami gibi afet riski taşıyan kültürel miras
- Soyut kültürel miras / ortak bilinç ve kent hafızasının yaşatılması
- Mevcut ve değişen etnik yapının ilişkisi
- Kentsel mekan (merdivenler, sokaklar, ağaçlar..vb.) bazında da envanter çalışması yapılması gerektiği
- Ekoloji ekibiyle birlikte kentsel peyzaj da dikkate alınarak bir kentsel tasarım rehberinin hazırlanması
- Belediyelerin adalardaki müdahalelerinin kontrol edilmesine yönelik öneriler
- Geçiş dönemi yapılaşma koşullarının kanuni olarak yapılaşmanın önünü açtığı belirtildi ve yeni yapılaşmalar için bir komisyon, seçici kurul ya da jürinin mümkün olup olmayacağı soruldu.
- Fethi Okyar koyunda yer alan endüstriyel miras olarak kiremit fırınından bahsedildi ve dekovil hattının bile hala durduğu bu yapıların da korunması gerektiği belirtildi.
- Ayrıca Martha koyundaki deniz çayırlarından bahsedildi ve yine korunması gerektiği belirtildi.
- Orman yolunda korunması gereken taş duvarların yanına yapılan otoban korkuluklarının mevcut dokuya hiç uygun olmadığından şikayet edildi.
- Kıyılardaki sınırlayıcıların kontrol edilmesi gerektiği vurgulandı.
- Ulaşım konusunda çalıştay sonuçları dikkate alınmadan uygulamaların yapıldığı belirtildi.
- Strateji belgesi ile ortak söylem yaratmanın öneminden bahsedildi.
- Slow-city mantalitesinin kültürel mirası korumak için kullanılması önerildi, ancak bunu yaparken kitle turizmi ve ucuz turizme düşmeden yapılması gerektiği vurgulandı. Slow-city nin yaratacağı turizm baskısına uygun stratejiler ve vizyon belirlenmesi gerektiği söylendi.
- Koruma-kullanma dengesinin bu vizyon ile kurgulanması gerektiği belirtildi.
- Heybeliada özelinde Rum-Ortodoks Manastır Kültürü, Ruhban Okulu Kültürü, Bahriyeli kültürü/geleneğine, eski deniz müzesi, bahriyeli sanatçılar/aydınlara vurgu yapılarak bu kültürlerin oluşturduğu mimari mirasın korunması gerektiği ve bu temalarda planlı turistik rotaların çizilebileceği belirtildi.
- Adada akülü ve motorlu araçların olmaması gerektiği belirtildi.
- Kültürel mirası insan bağlamından koparmadan, insanlar ve onların yaşam biçimleri dikkate alınarak korunması gerektiği vurgulandı.
- Sayfiye döneminin kapandığı günümüzde fonksiyonu ve insan kullanımının nasıl olacağına karar verilmesi gerektiği belirtildi.
- Yassıada, Sivriada’daki manastır, Tavşan adası, Burgazada mezarlığındaki eski sarnıç, Heybeliada eski ahırların altından çıkan taşlar gibi gözden uzak olan unutulan kültürel miraslar da var onları unutmamamız konusunda uyarılar iletildi.
- Plan onaylanana kadar olan biten şeylerin nasıl engellenebileceğine ilişkin sorular yöneltildi. Sivil inisiyatiflerin karar mercilerinde etkin olmadığı belirtildi.
- Sürdürülebilirliğin sağlanması gerektiği, yerin ruhunun korunması gerektiği, kendine özgü kimliğin ve tarihsel sürecin korunması gerektiği vurgulandı.
- İklim krizinin de düşünülmesi gerektiği belirtildi.
- Sosyolog ve diğer uzmanlıklarla işbirliği yapılması gerektiği belirtildi.
- Adaların özelinde özgün ve dinamik bir tespit çalışmasının yapılabileceği belirtildi.
- Manastır çevresindeki tarım alanlarına dikkat çekildi.
- Özellikle erken dönem modern mimari yapılar için tescil önerilmesini çok önemli olduğu vurgulandı.
- Taşıma kapasitesi de göz önüne alınarak yönlendirme amaçlı kültür rotalarının belirlenebileceği belirtildi.
Kültürel Miras Temasına ilişkin sunumu buradan indirebilirsiniz.
AFET VE KRİZLER
Toplantıya temsilcisi katılan resmi kurumlar; AFAD, İBB Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü, İBB Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü, Esnaf Odaları Birliği, İBB İstanbul Planlama Ajansı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü, Heybeliada İtfaiye Müdürlüğü. Toplantıya katılan kişi sayısı 40’tır.
İBB Planlama ve Katılım Ekbininin sunumundan sonra Prof. Dr. Haluk Eyidoğan “Prens Adaları Nazım Plan Sürecinde Deprem ve Tsunami Tehlike ve Riskleri” konulu bir sunum yapmıştır. Sunumlardan sonra soru cevap kısmına geçilmiştir. Bu bölümde öne çıkan konular şu şekildedir:
- Heybeliada’da ortak mekan sorunu olduğu ve bir araya gelerek fikir alışverişi yapılabilecek, katılımcı bir ortam yaratmaya uygun fiziksel mekan olmadığı belirtildi.
- Heybeliada İtfaiye Şefi koruma amaçlı bir planın yapılması gerektiğini vurgulayarak, Adanın %65’inin orman alanı olduğunu, ormandan şehri ayrı düşünmenin mümkün olmadığını belirtti. Ormanla birlikte düşünerek planlama yapılması gerektiğini ve ormanı temizlemek gerektiğini vurguladı. Günübirlik ziyaretçilerin ne yapmamaları gerektiğini bilmedikleri, izmaritlerini yol kenarlarına attıkları ve bunların denetlenmesi ve temizlenmesi gerektiğini söyledi.
- Yakın zamanda meydana gelen Heybeliada yangında anonslar yapıldığı, kazma küreği olan herkesin yangına müdahale etmesine yönelik çağrılar yapıldığı ve bunun yangın yerinde izdihama sebep olduğu belirtildi. Destek olmaya gelenler ne yapmaları gerektiğini bilmedikleri için aksine yangın yerinde engel ve tehlike teşkil ettikleri söylendi. İnsanları oraya sevk etmenin doğru bir davranış olup olmadığı soruldu. Helikopterlerin insanlar yüzünden yanan bölgelere gerekli müdahaleleri yapmakta zorlandıkları hatta bazı kişilerin kaza tehlikesi atlattığı belirtildi.
- İtfaiye Şefi itfaiyenin şehir itfaiyesi olduğunu ve orman alanlarında çıkan yangınlara müdahale etmeye uygun bir altyapılarının olmadığını vurguladı. Olması gerekenin orman itfaiyesine destek vermeleri olduğunu belirtti. Şehir itfaiyesinin araçlarının ormana uygun olmadığı ve personel sayılarını da arttırmaya çalıştıklarını söyledi.
- AFAD: Afet müdahale planında tanımlanmış gruplardan birinin yangın hizmet grubu olduğunu, AFAD çatısı altında bu grupların bu hizmeti sunmak zorunda oldukları belirtildi. İtfaiye’nin daha detaylı ayrı bir çalışma yapması gerektiği belirtildi.
- Değirmenburnu’na neden çit çekildiği ve o yangın riski olan bir bölgede neden mangala izin verildiği soruldu.
- Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü: Değirmenburnu ile ilgili şikayetler geldiği, bu konuyla ilgili çok düşünüldüğü ve üzerine çalışıldığı belirtildi. O alanın eskiden kapalı, ücretli bir piknik alanı olduğu, Adalıların ve faytoncuların talepleri doğrultusunda oradaki yoldan adalıların geçişine izin verildiği, ancak şikayetlerin devam ettiği vurgulandı. Bu sefer de Adalı olmayan vatandaşların Adalılar geçiyor biz neden geçemiyoruz diye şikayet etmeye başladığı, bunun üzerine çit çekildiği ve yolun açık kaldığı ancak piknik alanının kapatıldığı yönünde açıklama yapıldı.
- Piknik alanlarında WC, büfe, restoranların ihaleye çıkıldığı ama giriş çıkışların memurlar tarafından denetlenerek makbuz verildiği ancak şimdi orayı işletenlerin kafalarına göre ücretlendirme yaptıkları yönünde şikayetler geldi.
- Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü: İşletmenin kafasına göre ücretlendirme yapması gibi bir durumun olmadığı, her sene Bakanlığın sitesinde tarifenin yayınlandığı ve uyulup uyulmadığının denetlendiği vurgulandı.
- Değirmenburnu’nda yaşanan sorunların temelini o kadar küçük bir alanın tabiat parkı ilan edilmesiyle başladığı, Tabiat Parkı olmaması gerektiği, servis temelli ücretlendirilen bir yer olması gerektiği ve hizmetlerden ücret alınmasının en doğrusu olacağı önerildi.
- Kaymakamlık ve Orman Müdürlüğünün Adalılara sormadan uygulamalar yaptığı belirtildi.
- Değirmenburbu’ndaki yolun mahallelerine ait, kamusal ve adanın yolu olduğu belirtilerek kapatılmasının doğru olmadığı belirtildi. Eskiden oradan denize girdikleri, artık çitler yüzünden giremedikleri söylendi.
- Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü: Boğulma riskine karşı sorumlu olduklarını, önlem almak zorunda olduklarını belirtti. Kurumdan gelen görevli kendisinin bir boğulma vakası yüzünden yargılandığını söyledi. Ancak gerekli önlemler alınarak, tabelalar koyularak izin verilebileceği belirtildi.
- Değirmenburnu’nda neden mangala izin verildiğine ilişkin soruya Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından, mangalın vatandaş tarafından talep edildiği ve kontrollü bir alanda izin verilmezse orman içinde kontrolsüz alanlarda yakılabileceği ve daha çok tehlike yaratacağı belirtildi. Piknik alanın çitli olduğu ancak 3 yaya ve 2 araç girişi olduğu, deprem anında ve sonrasında da kullanılabileceği belirtildi.
- Haluk Eyidoğan; Türkiye Afet Müdahale Planı olduğunu ancak Türkiye Afet Azaltma Planı olmadığını, AFAD’ın bunu hazırlaması gerektiğini belirtti.
- Heybeliada Afet Gönüllüsü: Çarşının adanın gıda ve ilaç stoğunu barındırdığı, tsunamiden en fazla etkilenecek bölgenin bu alan olacağı, çarşı merkezinin boşaltılması ve taşınması gerektiği belirtildi.
- AFAD: Tsunami riski altında olan alanların 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında değerlendirildiği, AFAD’ın yetkisi ve sorumluluğu altında olmadığı, ancak afete maruz bölge ilane dilirse AFAD’ın sorumluluğu altında olabileceği vurgulandı.
- Adalar’ın 6306 kapsamında değerlendirilmesinin ancak Adalara kötülük olabileceği, ne yazık ki afet riskli ilan edilen alanların gerçekten afet riskli alanlar olmadığı vurgulandı.
- AFAD’ın tsunami için planı ve çalışması olup olmadığı soruldu.
- AFAD: müdahale boyutunu birebir çalıştıklarını belirtti.
- Adalar için erken uyarı sistemi olduğu, tsunami için çok etkili olduğu belirtildi. Lojistik ve arama kurtarma için sistemlerin olup olmadığı soruldu.
- Büyükada’daki yetimhanenin metruk durumda ve yanma tehlikesi altında olduğu bu dev ahşap bina ile ilgili önlemler alınması gerektiği belirtildi.
- Afet anında elektriklerin kesileceği, Heybeliada Lisesi binasının yeni ve çatısının güneş panelleri için uygun olduğu belirtildi. Ayrıca adabüslerin üstlerine panel konulabileceği, böylece afet zamanında hizmet verebilecekleri yönünde öneriler geldi.
Afet ve Krizler Temasına ilişkin sunumu buradan indirebilirsiniz.
KENTSEL ÇEVRE
Toplantıya temsilcisi katılan resmi kurumlar: İBB Park Bahçeler ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı, Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü, Kültür Varlıkları Projeler Müdürlüğü, Atık Yönetimi Müdürlüğü, Deniz Hizmetleri Müdürlüğü, Emlak Müdürlüğü, İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Vizyon 2050 Ofisi, Adalar Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü, İstanbul Peyzaj Mimarları Odası
Toplantıya katılan kişi sayısı 30’dur.
İBB Planlama ve Katılım ekiplerinin sunumundan sonra soru cevap kısmında öne çıkan konular şu şekildedir:
- Heybeliada dışındaki Adalardan gelen 3 kişi, Adalı olan 12 katılımcı vardır.
- Plan ile nüfus artışının olup olmayacağı yönündeki soruya, planın koruma amaçlı bir plan olmasından dolayı mevcut eğilimler ve projeksiyon göz önüne alındığında endişe edildiği gibi bir artış olmayacağı, bir önceki planda çıkan 50 bin- 80 bin gibi rakamların spekülatif olduğu ve gerçeği yansıtmadığı vurgulandı.
- Diğer kurumların engelleyici olma ihtimallerine karşın İBB’nin yedek bir planı olup olmadığı soruldu. Planın katılımcı yapılmasının bir sebebinin de Adalıların katılımıyla gerçekleştirilecek bir planın sahiplenilen bir plan olacağı ve kamuoyu desteğinin bu tip engelleyici güçler karşısında bir direnç ve caydırıcılık sağlayacağından bahsedildi. Ayrıca toplantılara merkezi hükümet birimleri dahil tüm kamu kurumlarının davet edildiği ve karar vericilerin sürece başından itibaren dahil olacakları vurgulandı.
- Pandemi süresince motor iskelesinin çok küçük olmasından kaynaklı, özellikle kış aylarında sosyal mesafe kurallarına uymaya elverişli bir ortam olmadığı belirtildi. Bu süreçte İDO’nun atıl olan iskelesinin kullanılıp kullanılmayacağı soruldu. Bu konuda çok şikayet ve talep geldiği, iskelelerin yasal olarak da sorunlu olduğu, Adalar Belediyesi’nin de konuyla ilgili davacı olduğunu ve İBB’nin de bu konunun takipçisi olacağı belirtildi.
- Heybeliada Çam Limanı Koyu’nda, derin deşarj yapıldığının ancak bunun koyun dışına yapılması gerekirken, boru hattının çok kısa olması nedeniyle koy içine yapıldığı, bu nedenle suyun çok pis olduğu ve halk sağlığını tehdit ettiği belirtildi. İBB Atık Yönetimi Müdürlüğünden gelen katılımcı, atık suyla ilgili kurumun İSKİ olduğunu belirtti. Deniz Hizmetleri Müdürlüğünden gelen katılımcı; atıksu tesislerinin biyolojik arıtma yapması gerektiği, bu konuda sorumlu kurumun İSKİ olduğu, ve İSKİ’nin çalışma başlattığını, bütçe ayrıldığını ve planlama yapıldığı, sürecin takip edildiğini, sit alanı statüsünün arıtma tesisi kurulumunda zorluk çıkarabildiğini ifade etti. Ayrıca son 2 senedir katı atıkların deniz yoluyla taşınması (sızıntı) ve kanalizasyon sistemi gerekçeleriyle Adalar’da su kalitesinin düştüğü, kapatılan plajlar olduğunu, Müdürlük olarak mevcut plajların mavi bayrak alması için çalışmalar yürüttüklerini belirtti.
- Yaz-kış nüfusu ve günübirlikçiler de dikkate alınarak değişen dinamik nüfus yapısına uygun altyapı planlaması yapılması gerektiği vurgulandı.
- Burgazada’da İSKİ’nin yaptığı altyapı sistemlerini yenileme çalışmasının kapsamı konusunda gelen soruyu katılım ekibi, öğrenip, bilgilendirme yapacaklarını söylediler.
- Heybeliadalı bir katılımcı, sivrisinekle ilgili belediyenin mücadelesinin yetersiz olduğunu ifade etti. İki tür sivrisinek olduğunu, beyaz noktalı siyah sivrisineklerin gündüz de aktif olan agresif bir tür olduğunu ve yapılan ilaçlamanın etki etmediğini, yaşı ileri adalılardan bu türün ısırığı nedeniyle hastanelik olanlar olduğunu, hastalık taşıyabildiğini belirtti. Başka bir katılımcı ilaçlama yapılırken kullanılan ilaçların iyi seçilmesi, virus taşıma potansiyeli olan sineklere uygun olması, aynı zamanda adanın ekosistemine zarar vermeyen özellikte olması gerektiğini ekledi.
- Heybeliadalı başka bir katılımcı, bu yeni sivrisinek türüyle ilgili daha detaylı bilgi verdi. Bu türün son dönem Ortadoğu göçleri ve iklim değişikliğine bağlı olarak Nil’den gelip buraya yerleşen yeni bir tür olduğunu, İBB’nin bu sorunun farkında olduğunu, bununla ilgili toplantı yaptığını belirtti. İlaçlamanın doğru bir mücadele yöntemi olmadığını, ekolojik zararları olduğunu, arıların, kelebeklerin ve ateş böceklerinin yok olmasına neden olduğunu, bunun yerine biyolojik mücadele verilmesi gerektiğini ifade etti. Bununla birlikte halkın da bu konuyla ilgili bilgilendirilerek bireysel mücadele yürütmesi gerektiğini, bahçede, saksıda, sokakta ıslak şeylerin, durgun suların bırakılmaması gerektiği, adadaki yüzlerce kuyunun ve sarnıçların hepsinin birer kaynak olduğunu ve uygun şekilde örtülmesi gerektiğini, bu türün çok hızlı bir şekilde su birikintilerinde larva bırakan bir tür olduğunu belirtti. Kedi ve köpekler için sokaklarda bırakılan su kaplarının bile tehdit oluşturduğunu belirtti. Başka bir katılımcı belediyenin bu konuda bilgilendirici broşürler hazırlayabileceğini ekledi.
- İBB Emlak Müdürlüğünden bir katılımcı, mevcut sorunların hızlı çözümüyle plana olan güvenin artacağını belirtti.
- İBB’nin özel/kamu ayrımı yapmadan entegre bir iskele sistemi yapması gerektiği belirtildi. Mevcut durumun adanın kimliğine yakışmadığını, özellikle engelli, çocuk ve yaşlıların mevcut sistemi kullanırken mağdur olabildiğini ifade etti.
- Peyzaj mimarları odasından adalardaki ağaçların yaşları, türleri ve durumlarının dikkate alınarak planlama yapılıp yapılamayacağı yönünde gelen soruya orman alanlarındaki ağaçlara ilişkin meşcere haritalarının olduğu, ancak 1/5000 ölçekli planda sadece orman alanı şeklinde gösterildiği, kentsel alanda yer alan ağaçlar için de ilke kararı alınabileceği ve plan notu üretilebileceği belirtildi.
- Adalar Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğünden ağaçlar konusunda bir ekleme yapıldı; anıtsal ağaçların tespit edilmesi ve korunması için Belediye ile Orman Fakültesi arasında bir işbirliği protokolü yapılarak bir çalışma gerçekleştirildiğini belirtildi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne bağlı, Tabiat Varlıkları Komisyonu’na sunulduğunu 2013 yılından beri projenin değerlendirildiğini, bazı ağaçların tescil fişlerinin onaylandığını ve projenin sonuçlanmadığını, bu verilerin de plana bir altlık oluşturacağını ifade etti.
- Yine Peyzaj Mimarları Odasından adada yaşayanların yaş gruplarının dikkate alınıp alınmayacağı sorusuna, yaş gruplarının değişen ihtiyaçlarının ve aralarındaki etkileşimin dikkate alındığını, bunun sonraki toplantılardan ele alınacağı yanıtı verildi.
- Orman fakültesi ile işbirliği kurularak adanın yemişli ağaçlarının bakımlarının yapılması gerektiği belirtildi.
- Keyfi olarak ağaç kesiminin ya da (dibine kezzap dökülerek) öldürülmesinin yapıldığı, bunun önüne geçilmesi gerektiği belirtildi.
- Çam ağaçlarının bakımsız olduğu, korunması ve bakımının yapılması gerektiği, ağaçlık alanlarda korucu olması ve denetim yapılması gerektiği vurgulandı.
- Sanatoryumun sağlık amaçlı kullanılmasının uygun olduğu ancak pandemi hastanesi olmasının adaya zarar vereceği, umumi bir hastane olması gerektiği vurgulandı. Bu konuda halk oylaması yapılması önerisi getirildi.
- Kentsel Çevre Teması için temsilciler seçildi:
- Şirzat Ergin / sirzatergin@gmail.com
- Çİğdem Kayaoğlu/ cigdemkayaoglu@gmail.com
Kentsel Çevre Temasına ilişkin sunumu buradan indirebilirsiniz.
SOSYAL YAŞAM
Toplantıya temsilcisi katılan resmi kurumlar, İBB Sosyal Hizmetler Müdürlüğü idi. Cesaret Derneği’nden bir katılımcı ve diğer adalılar vardı. Toplam katılımcı sayısı: 12 kişi oldu. Sunumlardan sonra soru cevap kısmında öne çıkan konular şu şekildedir:
- Kamusal alan, tiyatro ve konferans salonu ihtiyacı olduğu belirtildi.
- İnsanların ücretsiz eğitim alabilecekleri yeterli bir mekanın olmadığı, İSMEK’in çok sınırlı bir hizmet verdiği belirtildi.
- Büyükada Gönüllü Evinin çok iyi hizmet veren, iyi koşullar sunan bir merkez olduğu, çok iyi derslerin verildiği ancak kapatıldığı belirtildi.
- İlkokul+ortaokul Adalar’da toplam 300 çocuk olduğu belirtildi.
- Adalar belediye nikah salonunun bulunduğu ama çok küçük ve kötü durumda olduğu, adaya yakışmadığı belirtildi.
- Barış İçin Müzik Vakfı tarafından yürütülen Adalar Çocuk Orkestrası’nda 80-90 çocuğun aktif olduğu, çok ciddi bir başarı sergiledikleri, bu etkinliğin adalı çocuklar için şehre açılma kapısı işlevi de gördüğü belirtildi.
- Burgazada ve Kınalıada’da ciddi eğitim sıkıntısının olduğu belirtildi. Ailelerin çocuklarını kendi adalarında okula göndermek istedikleri ancak Kınalıada ve Burgazada’da çocuk sayısının 20 olmasından dolayı eğitim kalitesinin yeterli olamayacağı, Heybeliada ve Büyükada’daki okulların hem olanaklarının çok daha geniş olduğu hem de sundukları eğitimin daha nitelikli olduğu belirtilerek bu adalardaki çocukların akranlarıyla eğitim almasının daha faydalı olacağı ve taşımalı eğitimin düşünülmesi gerektiği ifade edildi. Büyükada’daki ilköğretim okulunun özel okul seviyesinde nitelikli eğitim hizmeti sunduğu; sanat, keman, çello, viyola, futbol gibi dersleri sunduğu, öğretmen yeterliliğinin çok yüksek olduğu, Burgazada ve Kınalıada öğrencilerinin de bu imkanlardan faydalanabileceği belirtildi.
- Kapsayıcı bir toplum merkezinin şart olduğu, eğitim ve kurs faaliyetlerin yer aldığı bir birim oluşturulması gerektiği ifade edildi. İBB’nin Adalar Belediyesi’ne bir destek olarak bu konuyu çözmesi gerektiği ifade edildi.
- Adada yaşayan çok fazla akademisyenin olduğu ve bilgilerini gönüllü olarak aktarmak istedikleri ancak bunu yapabilecekleri bir mekanın olmadığı belirtildi. Bu akademisyenlerle bağlantı kurulmasının gerekli olduğu eklendi.
- Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesinin bir konferans salonu olduğu ama kamu kurumu olduğundan esnek kullanıma açık olmadığı dile getirildi.
- İDO iskelesinin kapalı alanı olduğu, boş durduğu, kışın kültürel alan olarak değerlendirilebileceği belirtildi.
- İBB Sosyal İşler Müdürlüğü’nden bir katılımcı söz aldı ve halihazırda 153 ve Selimiye Merkezi aracılığıyla ada halkına alışveriş kartı desteği, halk süt desteği ve tersine göç hizmeti sunduklarını, bunların yanında adalarda İHE noktalarının açılıp kadınların buralarda çalışması ve istihdam edilmesinin, adalarda bir danışma merkezi açılmasının, mahallelerdeki dezavantajlı bireylerin tespit edilmesinin planlandığını belirtti. Ayrıca istihdam alanında yeni başlayan çalışmalarının olduğunu ifade etti.
- Katılım grubu, henüz dezavantajlı bireylere, farklı gelir gruplarına ve sosyal gruplara yeterince ulaşamadıklarını, bununla ilgili yeni çalışmalar yapmayı düşündüklerini, Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ile bu yönde daha çok işbirliği yapılabileceğini belirtti.
- Büyükada’da bulunan köşklerden birinin restore edilerek kültür merkezi olarak kullanılabileceği önerisi getirildi.
- Cesaret Derneği’nde bir katılımcı, 16 yaştan küçük 15 kız çocuğunun basket öğrenmelerini organize ettiklerini, ancak kışın antrenman için kapalı spor salonuna ihtiyaç duyduklarını, 2 ay önce tüm liselerdeki spor alanlarının Milli Emlak’a geçtiğini öğrendiklerini ifade etti.
Sosyal Yaşam Temasına ilişkin sunumu buradan indirebilirsiniz.
ULAŞIM VE ALTYAPI
Toplantıya temsilcileri katılan kurumlar: İBB Şehir Hatları A.Ş, İGDAŞ, İBB İtfaiye Amirliği, İBB Zabıta, İstanbul Enerji A.Ş, İSKİ Su ve Kanal İşleri Müdürlüğü, Kızılay Adalar Gençlik Kampı, İBB Enerji Yönetim ve Aydınlatma Müdürlüğü
Toplantıya temsilcisi katılan sivil oluşumlar: Gel Öğren Alternatif Eğitimler Derneği, Adalar Vakfı, Anadolu Kulübü, Dünya Mirası Adalar Girişimi, Adalar Kent Konseyi
Toplantıda sunumlardan sonra soru-cevap kısmında öne çıkan konular şu şekildedir:
- Adalar İtfaiye Amiri: İtfaiyenin çok hızlı ilerlemesi gerektiğini ancak ellerindeki araçların ormana değil şehre uygun araçlar olmasından ve orman yollarının müsait olmamasından dolayı ağaç dallarının hızlarını kestiğini ve saniyelerin önem kazandığı yangın durumunda bunun çok kritik bir dezavantaj olduğunu, orman yollarının buna uygun düzenlenmesi ve ağaçların bu doğrultuda düzenli budanması gerektiğini ifade etti. Ayrıca yollarda hız kesen kuka ve kedigözü gibi her türlü çıkıntının da kaldırılması gerektiğini ifade etti. Ayrıca yetki ve sorumlulukla ilgili bir karmaşa olduğunu, bu konularla ilgili İlçe Belediyesi’ne başvurduklarında, alanın orman alanı olması nedeniyle müdahale edemediklerini söylediklerini, Orman Müdürlüğüne gittiklerinde de yine sonuç alamadıklarını belirtti. Ayrıca yollar asfaltlandığında kaldırımların asfaltın altında kaldığını ekledi.
- Bisiklet, puset, paten, bavul gibi tekerlekli araçların ada yollarında rahat hareket edebilmeleri için yollar üzerinde kuka ve kedigözü gibi çıkıntılar kullanmak yerine akıllı işaretler gibi yöntemlerin tercih edilmesi gerektiğine işaret edildi.
- İSKİ Su ve Kanal İşleri Müdürlüğünden bir katılımcı Adalardaki mevcut durum, faaliyetler ve planlanan projelerle ilgili bir sunum yaptı.
- İSKİ’ye yağmur sularına nasıl müdahale edildiği soruldu. İSKİ temsilcisi tarafından yağmur sularının Altyapı Müdürlüğünün faaliyet alanı olduğu, ancak İSKİ ile protokol yapılarak ortak faaliyet yapılabildiği belirtildi. İSKİ tarafında ilçe bazında yağmur suyu hasadına gidilmediği, adalarda yağmur sularının ayrı bir kanalı olduğu ve suların bu kanaldan denize deşarj edildiği, sulama ve diğer ihtiyaçlar için değerlendirilmediği ifade edildi. Bunun yanında sarnıçlarla ilgili İSKİ’nin bir çalışması olduğu, yeni yapılar için 1000 metrekareden büyük olan arsalarda, vatandaşa sarnıç yapma zorunluluğu getirildiği ancak mevcut sarnıçlarla ilgili bir çalışma ya da yasal düzenleme olmadığı ifade edildi.
- İSKi’ye deprem konusunda hazırlıkları olup olmadığı; sistemin kaç şiddetinde bir depreme hazır olduğu soruldu. Sarnıçların deprem gibi durumlarda çok faydalı olabileceğini bununla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüp düşünmedikleri soruldu. İSKİ görevlisi, deprem konusunun onun yetki alanına girmediğini ancak İSKİ’nin sahil hatlarına depremsellik özelliği olan bir kaplama yapmaya başladığını bildiğini ifade etti.
- Adalar vapur seferlerinin senkronizasyonunun iyi olmaması, peş peşe vapur seferlerinin olması, bunun neye göre düzenlendiğiyle ilgili gelen eleştiri ve soruya, İBB Şehir Hatları Müdürlüğünden iskele bazında bir düzenleme yapmanın mümkün olduğu, iskele bazında peş peşe seferlerin olmadığı, özel vapur ve motor şirketlerinin sefer tarifelerini şehir hatlarına göre düzenlediğini, rekabet amacıyla 10 dakika önceye koyduklarını ve buna müdahale edemediklerini belirtti. Başka bir katılımcı, vapur seferiyle ilgili sorun ve talep olduğunu, İBB’nin sorulara cevap vermenin yanında bunları birer talep olarak değerlendirmesini ve bunun için ayrı bir toplantı yapılmasını önerdi.
- Heybeliada’dan bir deprem gönüllüsü İtfaiyeye daha fazla tatbikat yaparak depreme daha hazırlık olmaları gerektiğini, son Heybeliada yangınında hidrant yerini bilmeyen görevliye rastladıklarını, Orman ve İBB İtfaiye arasında koordinasyon eksikliği olduğunu ve bunun giderilmesi için çalışmaları gerektiğini ifade etti.
- Korhan Gümüş: “Adalar pilot çalışma laboratuvarı olabilir. Yönetim planı metodolojisi içinde halkın da fikrini alalım şeklinde bir katılım istemiyoruz. Tasarım ihale edilerek olmaz. Metodolojiyi değiştirmemiz gerek. Metodu standartlara normlara uygun hale getirmemiz lazım. Kural koyucu otoritenin düzenleyici olması gerekiyor. Yaratıcı faaliyetlerin sivil topluma bırakılması ve bürokrasiden kurtarılması gerekiyor. Fikir geliştirme alanının özgürleştirilmesi gerekiyor. Adaların Türkiye ve İstanbul için örnek olmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.
Ulaşım ve Altyapı Temasına ilişkin sunumu buradan indirebilirsiniz.
EKONOMİK YAPI
Planlama ve katılım ekibinin sunumunun ardından soru-cevap kısmına geçildi. Öne çıkan başlıklar şu şekilde oldu:
- Korhan Gümüş; Koç Üniversitesinin desteklediği LİMEN Projesinden bahsetti. Adalar Belediyesi ile birlikte arkeolojik alanlarda çalışmalar yürütüldüğü, manastırda keşfedilen tohumlar olduğu ve bir sözleşeme taslağının hazırlandığını belirtti.
- Restorasyon teknikleri konusunda uzmanlaşmış atölyelerin önemi vurgulandı. Alternatif ekonomiye katkı sunabileceği belirtildi.
- Müzecilik ve festivallerin önemi vurgulandı, ekonomiye katkı sunabileceği belirtildi.
- Adalar İSMEK alternatif ekonomi oluşturabilecek iş kollarına ilişkin eğitimleri verebileceklerini söyledi. İSMEK bünyesinde arıcılık ve mantar yetiştiriciliği gibi eğitimlerin verildiği bu eğitimleri Adalar’da da verebilecekleri vurgulandı.
- Lavanta yetiştiriciliği girişimine yönelik İBB’den gelen uzman veterinerce eko-turizme katkı sunabilecek, fotoğraf sanatçılığı açısından özellikle haziran- temmuz aylarında popüler hale geldiği ancak iyi kalitede lavanta için yüksek rakıma ihtiyaç duyulduğu ve adanın bu açıdan dezavantajlı olduğu ancak toprak seçen bir bitki olmadığı ve 2. yıldan sonra su ihtiyacının da fazla olmadığı söylendi. Ancak adalarda yaygın bir şekilde lavanta yetiştirilmesi gibi bir konunun fizibilitesinin yapılması gerektiği ve adalar ekosistemini ne şekilde etkileyeceğinin araştırılması gerektiği söylendi.
- Geçmiş yıllarda arıcılık ile ilgili kovan desteği sağlandığı, katma değeri yüksek lavanta balına yönelik arıcılık yapılabileceği, mantar ve istiridyenin de yine popüler olduğu ancak sürdürülebilir olması için kapalı bir ortama ihtiyaç duyulduğu belirtildi.
- Adalarda yaban mersini, dağ çileği, çakal eriği ve sarı kantaron gibi kolektif olarak yetişen ve katma değeri yüksek ürünlerin önemi vurgulandı.
- İBB tarafından dağıtılan 3.5 milyon fidenin tek başına önemli bir girişim olduğu belirtildi.
- Bakanlık tarafından tarla vasıflı arazilerde tarım arazilerinde yapılaşmayı engellemek amacıyla hobi bahçeciliğinin yasaklanacağına dair bir yasal düzenleme çalışması olduğu ve çalışmanın TBMM çatısı altında devam ettiği belirtildi.
- Neandros adasının çok eski bir balıkçı adası olduğu ve midye açısından çok zengin olduğu belirtildi. Bu adada kaçak olarak midyenin toplandığı su altı ekosistemine zarar verdiği ve hiç denetlenmediği belirtildi. İBB Tarım ve Su Ürünleri Müdürlüğünden gelen katılımcı bu konuda yetkinin Sahil Güvenlik ve Tarım Bakanlığında olduğunu vurguladı. Kaçak olarak toplanan midyenin tüketilmesinin gıda sağlığı ve güvenliği açısından tüketime uygun olmayabileceği vurgulandı. Su Ürünleri Müdürlüğü sahildeki balık restoranlarının denetiminden sorumlu olduklarını, balık mevsiminde ruhsatları olmadığı halde pide, lahmacun ve kebap satan dükkanların da balık satmalarına ilişkin sorunların olduğunu belirtti.
- Adalarda balık festivalleri yapılabileceği, balık çarşısının kurulmasına ön ayak olabilecekleri belirtildi.
- Bağcılığın da adalarda geçmişte yapılan önemli bir tarımsal faaliyet olduğu belirtildi.
- Adalar da yabani semizotunun da çıktığı, tüketim açısından çok uygun olmasa da bunun semizotunun yaşam alanı olduğunun işareti olduğu vurgulandı.
- Hobi olarak arıcılıkla uğraşan bir katılımcı arıcılıkta otomasyonla ilgili projelerinin olduğunu, kovanların boş olduğunu, arı ırklarının melezleşme sorunu olduğunu ancak adaların arı ırklarını saflaştırmak için izolasyon alanı olarak ideal olduğu belirtildi.
- İlaçlama biriminin nasıl çalıştığına ilişkin sorular geldi. Daha sonra bizlere iletilen bilgiye göre; Adalar’da ilaçlama akşam yapıldığından arılara bir zarar vermediği ve İBB Vektörle Mücadele Birimi ile iletişime geçildiğinde ilaçlama saatleriyle ilgili düzenleme yapılabileceği belirtildi. Yine Vektörle Mücadele Birimi bünyesinde kurulan bilim kurulunun doğa canlılarına zararla ilgili çalışmalar yürüttüğü belirtildi.
Ekonomik Yapı Temasına ilişkin sunumu buradan indirebilirsiniz.
TURİZM
Toplantıya İBB Turizm Müdürü Gül Ayşe Eken, Kent Konseyinden İskender Özturanlı, Hovsep Özacar ve Turizm Çalışma Grubundan Yaman İrepoğlu, TÜRSAB’dan Teoman Göral, Adalar Vakfından Cihan Yiğin ve Sevim Çavdarlı, Vizyon 2050 ekibinden uzman Aykut Kılıç, mimoza proje ekibi Eva Kent ve Işıl Sayın ve adalılar katıldı.
Planlama ve katılım ekibinin sunumunun ardından soru-cevap kısmına geçildi. Öne çıkan başlıklar şu şekilde oldu:
Teoman Göral tarafından Adalarda 3 temel bileşeni bulunan bir turizm anlayışı olduğu belirtildi. “Doğa, Kültür ve Deniz”. Bu 3 temel odağın zaman zaman avantaj ve dezavantaj olduğunu belirtti. Adaların muhteşem bir kültürel mirası, soyut mirası (farklı kültürlerin bir arada yaşama kültürü) bulunduğunu ve şu anda sürdürülemez hale gelmiş bir kitle turizmi olduğunu belirtildi.
Adalar Turizmi Geliştirme Merkezi (ATGM) projesinin Kalkınma Ajansı fonları ile kurulmuş olduğunu, web sitesinin aktif bir şekilde devam ettiğini belirtti. Bu süreçte Büyükada’da Adalar Müzesi ve her adada enformasyon ofisleri kurulmuş olduğunu ve Adalar Vakfı olarak 40’ın üzerinde yayın yapıldığını belirtti. Ayrıca 8 senedir adalar arası ( Heybeliada – Büyükada) yüzme yarışları yapıldığını da ekledi.
Adalarda sürdürülebilir bir turizm anlayışının kurulması için yerel ekonomilerin ve işletmelerin bunu benimsemesinin çok önemli olduğunu vurguladı.
Gül Ayşe Eken ise 2021 yılında Turizm Ana Planının çıkarılması hedeflendiğini, bu planda alt ölçekler ele alınacağını, ziyaretçi yönetimi ve mekansal kültürel yönetim konularının da yer alacağını ifade etti. Bölgedeki envanterin çok önemli olduğunu, önce mevcut durumu ortaya koymak gerektiğini vurguladı.
Adalar planından sonra turizm master planının geleceğini, sürdürülebilir koruma amaçlı bir turizm olması gerektiği ve Adaların dokusunun korunmasının çok önemli olduğunu belirtti.
Adalar Lavanta – Mimoza girişiminden Işıl Sayın; yaptıkları çalışmaların Adalar’ı Kalkındırma Projesi olarak gördüklerini, Ada mimozasının çok meşhur olduğunu, mimoza zamanı Adalara akın akın turistlerin geldiğini belirtti. Ve günübirlikçi ziyaretçilerin mimozaları kopartarak yok ettiklerini belirtti. Bu amaçla Bırak Dalında Kalsın Ada Mimozası Adada Kalsın sloganını başlattıklarını ifade etti. Ada’da Mimoza Festivalinin olması, Mimoza Parkının kurulması ve tescillenmesi gerektiğini belirtti. Mimozanın ilk olarak 1830’lu yıllarda bir İngiliz Lord tarafından getirildiğini ve adaya yayıldığını belirtti. Lavanta Kalpleri projesinin gönüllülükle yapıldığını, gelir beklentisi olmadan, daha nitelikli turist çekmeyi, el emeğiyle gelir elde etmeye çalışan kadınların istihdam edilmesini amaçladıklarını belirtti.
Atölyeler düzenlediklerini, lavanta kalpleri yapmayı öğrettiklerini vurgulayan katılımcı, lavantaların dayanıklı oldukları için doğaya katkı sağladığını ve arılara flora sağladığını anlattı. Adalarda daha çok lavanta tarlası istediklerini belirtti.
İskender Özturanlı ise lavanta projesini kent konseyi olarak desteklediklerini, Didim de bir lavanta projesi örneği olduğunu, kooperatifler kurulduğunu ve çok önemli dersler çıkarılabileceğini belirtti.
Yeni bir plan hazırlanırken turizm konusunda yeni bir tarif gerektiğini, Slow City akımının da sakıncaları olduğunu belirtti. Adalarda kıyı kenar alanlarının işgal edilmiş durumda olduğunu, turizm baskısının planın iptal sebebi olduğunu ve nasıl dengeleyeceğimizin çok önemli bir konu olduğunu vurguladı. Ayrıca Adalarda ev pansiyonculuğu geliştirilebileceğini anlattı.
Yaman İrepoğlu ise Adalar nüfusunun değişken olduğu için problemler bir yumak halinde büyüdüğünü belirtti. Adalarda kıyı paylaşımı en büyük sorun olduğunu, 1/5000 planının en önemli konusunun bu olması gerektiğini vurguladı.
Sevim Çavdarlı; Turizmi geliştirmenin daha fazla turist çekmek olmadığı, bu konunun yanlış anlaşıldığını ve kavram karmaşasının ortadan kaldırılması gerektiğini belirtti. Turizm konusunda politika – strateji – hedef belirlemenin, mutabakat metnini oluşturmanın çok önemli olduğunu ve bu politikaların nasıl yönetileceği üzerinde düşünmek gerektiğinin altını çizdi.
Hovsep Özacar ise Adaların çok kolay ulaşılamadığı için önceliklerini koruyabildiğini, Bostancı, Kabataş, Kartal vs. ilçelerden gelen yoğun ziyaretçi akını ile Adaların bu yükü kaldıramayacağını ve değerlerini koruyamayacağını belirtti.
Vapur hatlarının geçen dönemlerde pasifize edildiğini, ancak yeni dönemde de değişen bir şey olmadığını belirtti. Adalar ulaşımında halkın motorlara muhtaç olmaması gerektiğini vurguladı.
Turizm Temasına ilişkin sunumu buradan indirebilirsiniz.
YÖNETİM VE PLANLAMA
Toplantı, Adalar Belediyesi Başkanı Erdem Gül, Adalar Belediyesi Başkan Yardımcısı Engin Çelik, İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün, İBB Şehir Planlama Müdürü Fatih Doğan, resmi kurum temsilcileri, sivil oluşum temsilcileri ve ilgili vatandaşların katılımı ile gerçekleştirildi. Yaklaşık 70 kişinin katılımıyla gerçekleşen toplantıda öncelikle İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün; Adalar’da çalışmaların klasik bir planlama anlayışı ile yürütülmediğini, yeni yerleştirmeye çalışılan katılımcı planlama yöntemini ile yürütüldüğünü ve Adalar için vizyon, strateji belgesi ve yaşayan bir nazım plan üretilmeye çalışıldığını vurguladı. Sivil toplumla birlikte çalışarak Adalar ve İstanbul için kıymetli bir çalışma olmasını umduğunu belirtti.
İBB katılım ekibi tarafından yürütülen katılımcı planlama çalışmaları ve bir aylık saha çalışmaları hakkında bilgilendirme yapıldı, ardından planlama ekibi yapılan analiz ve saha çalışmaları sonucunda diğer 8 temaya ilişkin öne çıkan sorunlar ve öneriler ile ilgili bir sunum yaptı. Sunumların ardından soru cevap kısmına geçildi.
Sorular ve Öneriler kısmında paylaşılanlar şöyleydi:
- Dünya Mirası Adalar Girişimi’nden Korhan Gümüş: Planlama, çalışma temaları gibi bir tür fragmantasyon yaratıyor. Koruma toplumda gelişmenin önünde engel olarak görülüyor. Kültürel miras, mesafe üretmeye yarayan, soylulaştırıcı bir mekanizma olarak algılanıyor. Bunu nasıl aşabiliriz? Bu temsil ilişkisini, 1930 model bürokratik kamu zekasını nasıl demokratik olarak gündelik hayatı düzenleyici hale getirebiliriz? Bu fragmantasyonu nasıl ilişkisel hale getirebiliriz? O yüzden sadece adayı planlamak diye bakmayalım, İBB devrim yapsın, Adaları bir pilot çalışma olarak düşünelim, burası yerel bir siyaset, yönetimsellik fikrini geliştirmek için bir laboratuvar görevi görsün. Asıl mesele halka anlatmak, adalı olarak biz küçük bir grubuz. UNESCO adaylığı büyük fırsat, BM normları olsun, dosya iletilmiş durumda. Bir alan dünya mirası listesine girecekse, orada yönetim planı yapılmak zorunda ve bu planı yapmakla bitmiyor, sonrasında bunun koordinasyonu kolay değil, uygulamada herkes kaçıyor. Misyon odaklı bir yapılanmaya ihtiyaç var. Bu da kamu tarafından yapılamaz, sekülerleştirmek, yerel imtiyaz alanlarının yaratılmamasını sağlamak gerek. Kamu bütçesi olduğu zaman, hesap verilebilirlik olması lazım bunun için de farklı fikirlerin yarışması gerekir. Kim daha iyi yönetebilir? Sanat iktidarın altında olamaz. Olursa toplum demokratik olmaz. Adaların önemli bir özelliği var, modernleşme tarihinin dünyada olmayan özgün kurumları burada, modern mimarlık birikimi Türkiye’de eşi benzeri yok. Buranın üstün evrensel değerlerini kamuoyuna çok iyi tanıtmamız lazım, o zaman kültürel miras meselesi bir şiddet, seçkinleştirmeci aracı olmaktan çıkar. İnsanlar gelişmenin motoru olacağını görür.
- Adalar Çalışma Grubu’ndan Hasan Serdaroğlu: Faytonların kaldırılmasıyla temizlik, düzen, ucuz ve kolay ulaşım sağlandı. Belki ilerde taşıma aracı değil ama gezinti aracı olarak faytona yer verilebilir ama bugün böyle olması gerekiyordu. Fakat bununla birlikte akülü araç ve bisiklet karmaşası yaşanmaya başlandı ve düzen bozuldu. Şehir merkezine bisiklet ve akülü araç girmemesi gerekir. Deprem çok ciddi bir problem ve bununla ilgili doğru dürüst bir çalışma maalesef yoktur. Tarihi mirası korumamız gerekir. Kültür ocağının kurulması faydalı olabilir.
- Adalar Vakfı’ndan Ali Erkurt: Mevcut durumların tasnifi çok iyi bir şekilde yapılmış, artık yöntem konusunda konuşulsun istiyorum. Yöntem açısından, 9 ana temanın sınıflama için, en azından başlayıp 1 ay içinde bir işi bitirmek için yeterli olduğunu düşünüyorum. Bunun için ilave bir çalışma grubu eklenebilir mi, fayton konusunda ayrı bir grup oluşturmakta yarar var gibi görünüyor. Çünkü 6 ay öncesine kadar böyle bir şey yaşıyordu adalar, şu anda hafızasından silinmesi öyle çabuk bitmez. Önemli bir şey var orada. Belki görünen bir temizlik var ama kaybettiğimiz çok büyük şeyler de var. Siz (katılımcı planlama ekibi) grupların çalışma takvim ve terminlerini bize ileteceksiniz herhalde, biz de gruplar olarak onlara yazılı bir şekilde yetişmeye çalışıyoruz. Çünkü süreyi başka türlü değerlendiremeyiz diye düşünüyoruz. Biz de gruplar olarak en verimli şekilde çalışıp bu takvime uymalıyız. Grup içinde farklı fikirler çıkabilir yeter ki şeffaflıkla ortaya koyalım. Adaların Dünya Mirası Listesine aday olması en büyük değerlerden biridir bizim için. Bu bir çapadır ve ada zaten bir dünya mirası ve yavaş şehirdir, bunu statüleştirmek konusunda herkes fikrini söylesin.
- Adalar Katılımcı Planlama Ekibinden Miray Özkan: Bir ek yapmak istiyorum. Biz önümüzdeki hafta içinde çalışma gruplarının mail gruplarını oluşturacağız. Kendimiz bir ön hazırlık yapıp, sizden bir takım çıktılar isteyeceğiz, ama bunun kısıtlayıcı bir şey olmasını da istemiyoruz. Başka türlü çalışıp başka şeyler sunmak isteyenlerin önerilerine ve sunduklarına da açığız. İlave çalışma grubu hakkında da, atlarla ilgili ekoloji toplantısında bu konuşuldu ve atlar ayrı bir alt çalışma grubu olsun dendi. Buna sadık kalabiliriz diye düşünüyorum.
- Adalı Melis Kanık: Faytonların kaldırılması atlar özgürleşecek diyeydi, atlar gerçekten özgürleşti mi? Valilikten çıkan kararla, atlar yurda dağıtıldı ve gönderildikleri yerlerde yine çalıştırılıyorlar, pek çoğu bu süreçte öldü ve bazıları hala hapis. Faytonların satın alınmasına ayrılan milyonlarca liralık bütçe ile fayton düzenlenemez miydi? Argümanlardan biri de mafyalaşmaydı, faytonların gitmesiyle mafyalaşmadan kurtulduk mu, o kişiler cezalandırıldı mı yoksa duruyor ve başka yerlerde başka alanlarda mafyalaşmaya devam mı ediyorlar? Ayrıca sürdürülebilir ekonomi de kalkmış oldu, akülü araçlar her yerde ve faytoncular meslek kaybına uğradı. Bu bir kültürel mirastı, yok edildi. Fayton konusu ekoloji grubu altında bir alt grup olmasın, ayrı bir grup olsun. Elektrikli araçlar ve akülüler de ekolojik değil, atık aküler ne olacak? Depremde elektrik ve enerji sistemleri ortadan kalkınca yine yaya kalacağız. O yüzden ulaşım konusunda eskiye dönüş talebimiz var. Ayrıca şeffaflık istiyoruz, atları gidip göremiyoruz. Atların pisliğinden bahsediliyor, günübirlikçiler de pislik, atık bırakıyor, bu belediyenin sorumluluğudur.
- Fatih Doğan: Bu toplantının ana teması sorunlarımızı nasıl yöneteceğiz, kurumlar arası eş güdümü nasıl sağlayacağız, kent enstitüsü, ada enstitüsü fikrimiz var ada olarak İBB olarak, bunun hakkında ne düşünüyorsunuz nasıl ilerleyebiliriz? Planlamayı nasıl sürekli hale getirebiliriz bu konulara daha çok odaklanabilirsek daha iyi olacak.
- Adaların Atları Platformundan Ayşe Erzan: Belediyeyle kaymakamlık arasında katı bir iletişimsizlik, hatta çatışma var. Ekolojinin korunması için ormanın korunması lazım. Orman stres altında bırakılıyor. Ormanın korunması için belli parkurlar belirlenmeli ve diğer yerler kapanmalı. Ancak tel örgüyle değil, daha medeni bir yöntem kullanmalı. Belli parkurlarda atlar gezebilir. Terapi amaçlı atların kullanılması düşünülebilir. Orman ve şehrin iç içe olduğu alanlarda tepeden inme ve halkı hiçe sayan yönetimin törpülenmesi gerekiyor.
- Mimozada Girişiminden Işıl Sayın: Adalarda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte adalarda bir şeyler değişecek lafları beni korkutuyor. Herkes bir şeyler yapmalı, aslında bireyler çok kuvvetli, bence bu gücümüzün farkına varmalıyız. Farklı konularda farklı fikirlerimiz olabilir ama herkes kendi gücü, donanımı dahilince ne katkı sağlayabilirim diye çalışma gruplarına dahil olmalı bence. Problemlerin ne olduğu tespit edilmiş, artık bu çalışma gruplarını oluşturalım ve bir an önce çalışmaya başlayalım. Mail ortamında bu iş ne kadar yürür bilemiyorum ama bu sorunları temsil eden kişilerin şimdi çıkıp gönüllülükle hadi başlayalım demesi gerekiyor. Bence bu toplantıda bu yönde bir adım atalım artık. Artık sorunların çözümü için ne yapacağımızı konuştuğumuz bölüme geçelim diye düşünüyorum.
- Miray Özkan: diğer çalışma grupları oluşturulmaya başlandı. Bu toplantının da zaten bu çalışma grubunun başlangıç toplantısı olduğunu düşünebiliriz. Belki farklı düşünülen konularda bir müzakere süreci yürütmemiz gerekecek. Bunun için de farklılıkların net bir şekilde ortaya konması lazım.
- Dünya Mirası Adalar Girişiminden Derya Tolgay: Tamamıyla iyi niyetli ve çok çalışkan bir ekip olduğunuzu biliyorum ama bazı tedirginliklerim var. İklim krizinden hiç bahsedilmedi. Burada yapılacak her plan iklimle alakalı gitmeli. Çünkü biliyorsunuz 1 metre sular yükselecek bu bir varsayım değil, bütün kıyı planlamaları buna göre yapılmalı. Kültürel peyzaj diyoruz, yaşayan tüm canlı varlıklarıyla, tarihiyle, bitkisiyle birlikte korunabilmesi çok kıymetli bir şey. Bunu belki planlamanın daha üstlerine taşımamız gerekiyor. Ekoloji ve iklim krizi ve kültürel peyzaj, belki üç bir arada değerlendirilmeli. Ayşe Erzan’ın sözünü ettiği kurumlar arasında var olan çatışmalı ortam müthiş bir denetimsizliğe neden oluyor. Özellikle Büyükada’da denize açılan bütün yollar kapalı, halka ait olan bütün yollar kapalı. Duvarlar var, bildiğim kadarıyla belediyece tespit edilmiş bir yüksekliği var duvarların, o da 0.50 metre. Bütün duvarlar bunu aşmış durumda, 1.5 metre, 2 metre, üzerine bir de jilet döşenmiş. Burası çok özgür bir alan. Bu denetimsizlik devam ederse eğer, buradan çıkacak planlamadaki son derece faydalı yararlı işlerin hiçbir faydası olmaz. Aynen faytonların bir günde kaybolması gibi, alınan kararların hepsinin tepeden, bize hiç danışılmadan alınması, adalıları en çok üzen nokta budur. Ulaşım çalıştayından alınan sonuçlar göz ardı edildi. Size güveniyoruz ama sizin bağlı olduğunu kurumlarla ilgili soru işaretlerim var. Planlama yapılıyor kültürel peyzajı bozan konulardan biri de günübirlik yapılan işler, otobüslerin getirilmesi, otobüsler korna çalıyor, taksiler 20 km hızı aşıyor, kazalar oluyor. Bunların planlamada başa dönerek yeniden yapılmasını istiyoruz. Yapılan park, peyzaj neye göre yapıldı, hiçbirimize sorulmadı. Yenilikçi şeyler istiyoruz. Denetimsizlik en büyük sorun. En başa denetimi koymamız lazım. O meydandaki park neye göre yapıldı. Biz diğer 38 ilçenin planı gibi bir plan istemiyoruz. Bir de ada enstitüsünün ayrıntısını maille paylaşabilir misiniz?
- Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi Heybeliadalı Enis Cem Özhatay: Sezdiğim şey olabilecek tehlikelere yönelik önlemler doğrultusunda önceliklerimizi belirliyoruz. Orman yangını, atık sular, çöpler vs. Bir tık ileri gidebilmek için bazı değerleri belirleyip, adanın kendi türlerini vs., kültürel peyzaj öğeler üzerinden ilerleyebilmemizi sağlayacak bir imkan doğması beni heyecanlandırıyor. Plan bunun için belki bir araç olacak ama planlama dönem dönem yapılır, uygulanmasının denetlenmesi sürekli bir iştir. Ekoloji biraz belirsiz bir kavram gibi görünüyor bana, onun için bir çok şeyi ekoloji kutusuna koyabiliriz ama daha somut problemleri çözebilirsek yol katederiz.
- Kent Konseyi Başkanı İskender Özturanlı: Adaların ekolojik kırılganlığını tespit etmiş olmanız çok önemli. Bu çalışma tarihsel bir fırsat. Yönteme ilişkin çalışma grupları kendi içine kapanacak fakat adalar polarizasyona çok müsait bir yer. Kaymakam ve belediye neden bir araya gelemiyor, nasıl birlikte çalışacağımızı konuşalım. Gruplara herkes katılmalı, gruplara girmeyenlerden ötürü sorun çıkabilir mi? Verilerde eksiklikler olmuş olabilir, yaz kış dinamiklerinin farklılığından dolayı.
- Adalı Özmen Aksoy: Adalardaki ekonomik yapıyla ilgili bir fikrim var. Doğa ve tarihi korumak için Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğünün adada bir şubesinin tesis edilmesinin gerektiğini düşünüyorum. Buna bağlı olarak taş, ahşap, metal eğitim atölyelerinin uzman ekiplerce kurulması ve bu vesileyle adalarda eğitilmiş istihdamın yaratılması faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Bir de her adada bir atölye olabilir, İtalya’da örnekleri var. Mesela Kınalıada’da bir cam atölyesi, Heybeliada’da bir halı atölyesi gibi. Turizm şirketleri bunu destekleyecektir.
- Ali Erkurt: Kaymakamlıkla belediye neden bugüne kadar bir araya gelmedi? Çünkü biz sadece parlak fikirlerimizi, içerikle ilgili fikirlerimizi böyle toplantılarda gelip söylüyoruz. Biz demokratik bir toplum olma için kendi gücümüzü birbirimizden almamız gerekirken, birlikte çalışma fırsatlarını anlayamıyoruz. Lütfen nasıl birlikte çalışacağımızı konuşalım. Yöntem olarak ne yapıyoruz. Gruplara herkes katılmalı. Kimisi tek bir lafla, kimisi anılarıyla, kimisi bir fikirle, kimisi 10 sayfalık yazıyla katılır. Ama o grupta konuşulur bunlar. Bir an önce grupları kuralım, çalışmaya başlayalım ve bu heyecanı duyalım.
- Fatih Doğan: Kaymakamlığa da haksızlık etmeyelim, Heybeliada’da toplantılarımızı Halk Eğitim Merkezi’nde yaptık, o yüzden teşekkür ediyoruz. Ama tabii ki daha fazla desteğini bekliyoruz.
- Korhan Gümüş: Yöntem konusunda; birbiriyle türdeş olmayan aktörler var. Yerel aktörler içinde farklı kamu yararı kavramlarını temsil edenler var. Piyasa aktörleri de bir gruptur, mimarlar, müteahhitler. Bir de bağımsız olarak fikir geliştiren aktörler vardır bunlar yatay ilişkileri daha iyi kurarlar. Çünkü diğerleri çıkar odaklı oldukları için kapalı uçlu düşünürler. Biz önce eleme yapıp sonra müzakere yapıyoruz. Farklı kamu yararı kavramlarının temsil edilebilmesi için bu bağımsız kapasitenin oluşması gerekiyor. Türkiye’nin siyasal rejiminin çatışmacı olmasının nedeni kamu alanının sekülerleşmemiş olmasıdır. Resmiyetçi kalıplar altında biz koruma kavramını yaşatıyoruz. Plan aslında canlı bir şeyi alır öldürür. Onu canlı tutmak için farklı temsiller olması gerekir. Bunun basit yöntemi şu: kar amaçlı olmayan gruplar kendi içlerinde bir ağ oluştururlar. Kamunun burada kamusal nitelikli bir katılım ortamı hazırlaması gerekir. BM’de bunun karşılığı çok basit. Bağımsız, piyasa odaklı olmayan kurumlar bir araya gelirler ve kendi haberleşmelerini kendi yaparlar. Adalarda da böyle bir grup var, adalar meclisi var. Adalar Meclisi dün akşam geniş bir toplantı yaptı. Onlara teklif edilebilir. Açık olması gerekir bu yapının. Yani herhangi bir grubun etkisi altında olmaması gerekir, eğer bir kamu imkanı kullanılıyorsa, salon, bir bütçe, ses tesisatı gibi. Hesap verebilir şekilde kullanılabilmesi için hakemlik mekanizmaları oluşturulur. Sivil toplum kendi kendisini düzenler. Bir müze yapılacaksa bir kamu alanı kullanılacaksa bunu ben yaparım diyemezsiniz, bu kamuya ait bir alandır ama resmi kurum yapmaz. Bu yerel ofisin oluşturulma tekniğinde bence bunu kullanabiliriz. Sivil toplum kuruluşları bunu düzenleyebilir. Kent konseyinin altında bir birim olabilir, bir yerel ofis. Özellikle katılım ortamını belirleyecek aktörlerin oluşmasında mutlaka tarafsız, bir çıkar grubunu temsil etmediğinden emin olduğunuz insanları oraya getirirsiniz mutabakatla. Kuralsız bir katılım olmaz, gelin size danışacağız diye katılım olmaz.
- Melis Kanık: Kaymakamlık belediye ve diğer kurumlar arası diyalog önemli. Bu konuda sizden rehberlik bekliyoruz nasıl diyalog artırılabilir. Bazı konuları herhalde imar planını beklemeden de yapabiliriz. Mesela duvarlar konusu, denetleme yapılmıyor. Seçici kuralcılıktan bahsedelim, kaçak taksiciler toplanamaz deniyordu ama sonra resmi taksiler gelince hepsi toplanmaya başlandı. Son olarak sokak hayvanları ile ilgili bir çalışma grubu olabilir mi?
- Miray Özkan: Önümüzdeki hafta diğer 8 grubun çalışmalarına başlayacağız. Bu grubun nasıl çalışabileceğine dair fikri olan var mı, ondan bahsedelim? Belli bir süre sonra bir toplantı daha düzenleyebiliriz ve diğer grupların çalışmaları değerlendirilir. Var mı bir öneriniz?
- Haluk Eyidoğan: Lütfen strateji belgesini biraz daha açıklayın. Format olsa daha hızlı olur.
- Miray Özkan: Biz bir ana içerik çatkısı oluşturmayı düşünüyoruz. İçerisine sizden gelecek bilgileri hazır bir şekilde alabileceğimiz bir format oluşturmayı düşünüyoruz. Bu formatı sizinle paylaşacağız ve tartışmaya açacağız. Bunları mail grubunda zaten açıklayacağız.
- Korhan Gümüş: STK’lar arası bir ağ oluşturacak mısınız? Size diyelim ki STK’lar geldiler ve kolaylaştırıcılık yapmaya hazırız böyle bir şey için, kabul ediyor musunuz? Biz bunu konuştuk, mesela Kent Konseyi bir arayüz olabilir ve STK’lar içinde çıkar amaçlı kurumlar, iş takipçileri olmayacak. Kamusal alanı genişletmek gibi bir problem var adalarda. Mesela 7 kişiyi seçelim sizinle muhatap olsunlar, kurumsal kapasiteyi onlar yönetsin, çıkar amaçlı olmasın, bağımsız olsun, kendi bütçesi olsun. AB böyle yapıyor.
- Miray Özkan: Bunun düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum. Şöyle çekincelerim oldu, o 7 kişiyi nasıl seçeceğiz ve ne kadarını temsil edeceğini nereden bileceğiz ve nasıl denetleyeceğiz?
- Fatih Doğan : Korhan Bey sizin teklifiniz aslında sürecin sonraki aşaması, bu teklifi bu yönetim ve planlama grubunun konuşup değerlendirmesi gerekir. Plan hayata geçtikten sonraki aşama o.
- Korhan Gümüş: Baştan sıfır noktasından başlaması lazım ki, izleyebilsin. Yoksa siz toplantıya çağırınca gelirler, sonra tekrar dağılırlar, süreklilik olmaz.
- Fatih Doğan: Bu dediğiniz bir yönetim biçimi nihayetinde ve bunun çalışma grubunda tartışılması lazım. En baştan öyle girersek yine dışlamış oluruz.
- Ayşe Erzan: Bu çalışma gruplarının nüvelerini oluşturacak, bu işte yol açıcı olmak isteyen 8 tane insana ihtiyacımız var öyle değil mi? Belediye olarak mı siz koordinatörler tayin etmeyi düşünüyorsunuz?
- Miray Özkan: Bir kolaylaştırıcı seçmek, bu zaten yapılabilir ama bir yetki vermek doğru olmaz diye düşünüyorum. Bir kaç kolaylaştırıcı olabilir.
- Korhan Gümüş: Kolaylaştırıcının yetkisi olmayacak, içerik üzerine konuşmayacak, fikir belirtmeyecek, o müzakere alanını genişletecek.
- Burada bir çelişki yok, bize iletin grupların gönüllü iletişim bilgilerini, biz bir araya gelelim, kendi grubumuzu kurarız.
- Miray Özkan: Burada bir çelişki yok, bu zaten yapılmasını istediğimiz bir şey. Biz zaten önümüzdeki hafta size listeyi göndereceğiz. Zaten aranızda örgütlenip bir kolaylaştırıcı seçip biz bunla devam etmek istiyoruz derseniz, bu bizim de istediğimiz bir şey. Kendiliğinden çıkarsa olabilecek bir şey olduğunu düşünüyorum. Her grupta öyle bir kapasite çıkmayabilir. Olduğu takdirde de kendiliğinden zaten bunun böyle olacağını düşünüyoruz ve buna davet ediyoruz.
- Gürkan Akgün: Zaten yaptığımız planlama çalışmasının bir mekansal boyutu olmakla birlikte asıl hedefimiz bu toplumun birlikte konuşmasını ve demokratik kapasitesini geliştirmesini sağlamaktır. Burada hemfikiriz. Bunun modelleri var evet ama bu modellerin hem dünyada hem memlekette çok da tıkır tıkır işlemediğini biliyoruz. Çalışma grupları kendi başına çalışacak kendi içerisinden de kendi temsilcilerini, kolaylaştırıcılarını çıkaracaktır. Biz de orada katalizör rolümüzü üstlenmeye devam edeceğiz. Bizim burada çalışma zamanımız ve kapasitemiz zaten sınırlı. Biz buradan gittikten sonra, plan süreci bittikten sonra çalışma gruplarının çalışmaya devam etmesi ve büyümesi ve buranın bir karar unsuru olarak sürdürülmesi gerekiyor. Biz enstitü ile kent konseyinin burada geliştirilmesiyle bunu kurumsallaştırabilirsek hayırlı bir iş yapmış oluruz. Gruplara bir de mekan organizasyonu yapabiliriz.
- Miray Özkan: Grup adına bir ödev edindim kendime, Dünya’da bu tür çalışma gruplarıyla iş yapan bazı bölgeler var mesela Barselona. Belki bunlarla ilgili yaptığımız araştırmaları paylaşırız bu grupta da herkes fikir sahibi olur.
- Enis Cem Özhatay: Burada olacak yapılanma bir komisyon bir enstitü gibi başka bir oluşuma doğru gidecek. Fakat adada var olan yer alan STK’ların hareketliliği adadaki bir çok kişinin adanın kendi içine kapalı olmasından dolayı her şeyden haberdar olması düşünüldüğünde, adanın sizin diğer bölgeler için iyi bir model olmayacağı çok net. Adalar için bu kadar katı kuralları olan bir şey değil de, çalışma grupları üzerinden bir 7-8 kişilik grubun belirleneceği, biraz daha uzun süreli bir yapılanmanın daha kolaylaştırıcı olabileceğini düşünüyorum. Bir enstitüleşme çok doğru işlemeyebilir.
- Miray Özkan: Zaten öyle tasarlanmış bir şey değil.. Biz buradaki çalışmaları esnek tutuyoruz, esnek olarak devam edip öyle bir şeye evrilebilmesini, bunu beraber araştırabilmeyi umut ediyoruz.
Yönetim ve Planlama Temasına ilişkin sunumu buradan indirebilirsiniz.